Orta Doğu'da gerginliklerin arttığı bir dönemde, Hizbullah, ABD ve İngiltere'nin Yemen'e yönelik gerçekleştirdiği askeri operasyonları sert bir dille kınadı. Uluslararası alanda yaşanan bu tür saldırıların sadece bölgedeki barış sürecini değil, aynı zamanda küresel güvenliği de tehdit ettiğini dile getiren Hizbullah yetkilileri, uluslararası toplumun bu durum karşısında sessiz kalmaması gerektiğini vurguladılar. Yemen, yaşanan iç savaş nedeniyle son yıllarda büyük bir insani krizin eşiğine gelmiş durumda. Bu tür müdahalelerin, krizi daha da derinleştireceği ve halkın çektiği acıları artıracağı ifade ediliyor.
Hizbullah sözcüsü dün yaptığı basın toplantısında, "Yemen'e yönelik saldırılar, sadece oradaki halkı değil, tüm Orta Doğulu vatandaşları hedef alıyor" diyerek duruma dikkat çekti. İlgili açıklama, saldırıların arka planında yatan politikaların bir kez daha sorgulanmasına yol açtı. Özellikle ABD ve İngiltere'nin bölgedeki askeri varlıklarını artırması, bu ülkelerin müdahale yöntemlerinin sorgulanmasına neden oldu. Sözcü, "Yemen halkı yalnız değildir. Uluslararası hukukun ihlali olan bu saldırılar karşısında tüm müslüman ve özgür dünya halkları bir araya gelmelidir" ifadelerini kullandı.
ABD ve İngiltere, Yemen'deki bazı milletvekillerinin ve aktivistlerin de katıldığı barışçıl gösterilere hedef olmanın yanı sıra, insani yardım tedarikinin engellenmesine sebep olan askeri müdahale ve operasyon planları ile eleştirilmektedir. Hizbullah, bu tür eylemleri "savaş suçları" olarak nitelendirerek, sorumlu olanların hesap vermesi gerektiğini vurguladı.
Yemen, yaklaşık dokuz yıldır devam eden iç savaş nedeniyle büyük bir yıkım yaşamakta. Ülke, bu süreçte dünyanın en büyük insani krizlerinden birine sahne oldu. Birleşmiş Milletler verilerine göre, 24 milyon insanın acil yardıma ihtiyacı var ve bu nüfusun neredeyse yarısı açlık tehdidi altında. Saldırılar, sağlık sistemini çökertmekte ve halk sağlığını tehdit eden birçok hastalığın yayılmasına neden olmaktadır. Bu tür savaş politikalarının sonuçları, yalnızca savaşın sürdüğü coğrafyalarla sınırlı kalmamaktadır. Tüm dünyanın gözleri önünde, bu durum bölgesel istikrarsızlık ve sosyal ayrışmalara yol açmakta, barış müzakerelerini zorlaştırmaktadır.
Hizbullah, gerçekleşen bu saldırılara karşı evrensel bir cevap verilmesi gerektiğine inanıyor. Yetkililer, bu konuda yalnızca sözle kınamanın yetersiz olduğunu belirterek, somut adımlar atılmasını talep ediyor. Uluslararası insan hakları örgütleri de benzer bir şekilde, bu tür saldırıların durdurulması için güçlü çağrılarda bulunuyorlar. Tüm bu gelişmeler çerçevesinde, Yemen'deki durumun daha da kötüleşmemesi için acil önlemlerin alınması gerektiği dile getiriliyor.
Sonuç olarak, Hizbullah'ın sert bir dille kınadığı ABD ve İngiltere'nin Yemen'e yönelik saldırıları, uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden önemli bir mesele olarak gündemde yer almaya devam ediyor. Ortadoğu'da süregelen bu karmaşık durum, bölgedeki güç dengelerini de etkileyerek daha geniş çaplı bir çatışma riski barındırmakta. Bu nedenle, uluslararası toplumun Yemen üzerinde daha yapıcı bir tutum alması gerekmektedir.